Temmuz ayının bizim için hareketli başladığından söz etmiştim. Muğla tatili, kurban bayramı, yolculuklar falan derken Temmuz ayı hayli uzun geldi. Şimdi ne kadar çok şey yapmışız diyorum. Bu durum bana şunu hatırlattı. Bir günü verimli bir kullandığımızda, iyi değerlendirdiğimizde, geride bıraktığımız o gün diğer günlere nazaran daha uzun geliyor. Fakat günü iyi değerlendirememişsek, verimli kullanamamışsak o gün çabucak bitiyor ve yaşanan güne dair akılda kalıcı bir şey olmuyor. Tabi, bu yazdıklarım tamamen kişisel tecrübelerime dayalı ifade ettiğim durumlar.
Şuan yaz dönemindeyiz. Gün ışığının daha uzun süre yeryüzünde kaldığı bir dönem. Ben böylesi yaz dönemlerinde sanki daha çok yaşıyormuş gibi bir hisse kapılıyorum. Daha önce de sizinle paylaşmış olmalıyım. Mevsimler arasında en çok sevdiğim yaz mevsimi, aylar arasında ise Haziran... Bak şimdi burada bir tezat var. Yaz mevsimini ve Haziran ayını severim dedim ama yaşadığımız şehir tam bir kış şehri. Eskiden bizim için Haziran'ın ve yaz mevsiminin gelişi, tatili - memlekete gitmeyi - sokakta doya doya oyun oynamayı ifade ederdi. Belki de bu yüzdendir Haziran aylarına olan düşkünlüğüm.