Durum Raporu dizisine yeni bir yazı eklemeyeli neredeyse iki ay oldu. Bu zaman zarfında neler yaptığımdan bahsetmek istiyorum. Hem kişisel hayatımdaki koşturmaca hem de iş hayatımın yoğunluğu beni buralara uğramaktan alıkoydu. Bulduğum boş zamanları ise bloguma ve yazmaya ayırmak yerine yeni uğraş alanlarımdan birisi olan "yapay zekâ ve müzik" alanına ayırdım. Zaman ve fırsat buldukça bu konuda çeşitli akademik makaleler okudum ve yeni şeyler denemeye, deneyip ortaya koyduğum çalışmalarımı ise geliştirmeye gayret gösterdim. Çalışmalarımı YouTube kanalımda yayınlıyorum. Şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Okumak istediğim yeni çıkan kitaplardan söz etmek istiyorum. Bu kitaplardan ilki kıymetli dostum Ubeydullah Öz'e ait. Rahmetlinin Cyrano De Bergerac'tı Adı. İzdiham Yayınları'ndan çıkan kitap "anlatı" türünde ve elli sayfadan müteşekkil. Kitabın ilk baskısı çok yakın bir zamanda yapıldı.
Okumak istediğim ikinci kitap ise Ali Ayçil'e ait. Roman türünde olan kitabın ismi ise Karşı Roman. Ali Ayçil'i Dergah Yayınları'ndan çıkan kitapları, Dergah Dergisi ile olan münasebeti ve şair kimliği ile tanıyorum. Karşı Roman ise İletişim Yayınlarından çıktı. Temmuz 2024'te çıkan kitap 144 sayfadan müteşekkil. Şair İdris Ekinci'nin Ayçil'in Karşı Romanı üzerine kaleme aldığı yazıyı okuduğum zaman kitaba karşı olan ilgim ve merakım hayli arttı. Ekinci'nin söz konusu yazısı ise Aşkar Dergisi'nin Ekim - Kasım - Aralık 2024 tarihli 72. sayısında yayınlandı.
Yazımın başında yaşamak telaşından, kişisel hayatımın ve işlerimin yoğunluğundan dem vurmuştum. Buralara uğrayamayışımı, okumaya ve yazmaya yeterince vakit ayıramayışımı kendimce gerekçelendirmiştim.
İşte bu doğrultuda okuduğum ve anladığım bir yazıdan söz etmek istiyorum. İsmet Özel'in İstiklal Marşı Derneği internet sitesinde haftalık olarak yayınladığı yazılarından bir yazı. 6 Kasım 2024 tarihli ve "Sistemin Despotizmi" başlıklı yazıda şu paragraf ilgimi çekmişti.
Modern kültür gün gibi aşikâr olanın kapladığı yeri öyle genişletti ki, günümüzde yaşayan insana kendime mahsus denilecek bir meşguliyet sahası veya zamanı bırakmadı. İngilizcede “spare time” denilen şey, bilhassa I. Cihan Harbi sonrasında yok artık. Sizin boş zamanınız başkaları tarafından planlanıyor ve sıraya sokuluyor. İleri gitmiş ülkelerde “job” icat etmek marifet sayılıyor. Kapitalizm insan emeğini istismar etmekle kalmıyor insanları kapitalizmden arınma çareleri üzerinde düşünmekten alıkoyuyor. Düzen despotların menfaatine bir işleyiş gösterirse yaşayabiliyor. Bu yüzden insanların rahat nefes alabileceği sahaları gasp ediyor. El koyma olayının ne yaptığını bilmeyen taraftarlarının sayısı her gün çoğalıyor. Kendimize çelme taktığımız için ağlayacak yüzümüz yok.
İsmet Özel, Sistemin Despotizmi6 Kasım 2024
Spare time olarak ifade edilen ve bizlerce "boş zaman" olarak tanımlanan kavram sanayinin gelişmiş olduğu ülkelerde artık terminolojiden çıkmış durumda. Çünkü insanların boş zamana sahip olması, kendilerine ayırdıkları bir zaman dilimine sahip olması sistemin işleyişinin yararına bir durum oluşturmayacak. Bu durumda sistemin işleyişinin sürdürülebilirliği için insanların boş zamanları ve boş zaman dilimlerinde ne yapacakları bir plana bağlı olmalı. Bu konuda düşünmeliyiz.
***
Yakın zamanda Aşkar Dergisi'nin 72. sayısından seçtiğim mısraları bir yazı içerisinde burada yayınlayacağım. Bir seri haline getirdiğim mısra seçkilerini derginin bu sayısı için hazırlamakta biraz geç kaldım.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Bloguma ziyaretiniz için teşekkür ederim. Bu içeriği beğendiyseniz paylaşabilir, yorum yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Yeniden görüşmek ümidiyle...