5 Ağustos 2024

Durum Raporu /otuzbeş

Geçen yaz bu zamanlar kaleme aldığım ve Aşkar Dergisi'nin 66. sayısında yayınlanan bir yazımı hatırladım.  "Feridüddin Attâr’ın “Mantık’ut-Tayr” Manzumundan Hareketle Ömer Kavur’un “Gizli Yüz” Filmi Üzerine Bir Değerlendirme" başlıklı yazımda "arayış" kavramı üzerine çeşitli yorumlarım olmuştu. Bu yorumlamalarımdan birisi şöyleydi.

İnsanoğlunun yaşamı bir şeyleri kabul etmek ile bir şeyleri reddetmek arasında olup bitenlerin toplamı olarak görülebilir. Yaşam yolculuğunda içine girdiğimiz ve içinden çıktığımız durumlar bizi belirli tercihler yapmaya mecbur bırakmıştır. Bütün bunlar, olup biten her şey bir arayışın yansıması olarak değerlendirilebilir.

Aramak, arayış halinde bulunmak yolda olmak ile ilişkilidir. Diğer bir ifade ile aramanın gereği yolda olmaktır diyebiliriz. Yolda olmak bizi çeşitli durumlar arasında tercihler yapmaya sürükler. Yaptığımız bu tercihler, aldığımız bu kararlar bazen gönlümüzün ve kalbimizin dileğiyle gerçekleşir. Bazen de bu tercihlere ve kararlara kendimizi icbar edilmiş hissederiz. Bu duruma yaşamın bir özeti olarak bakılabilir. İnsan bütün bir yaşamı boyunca eve dönmek, ait olduğu yere ulaşmak için çaba harcar, bunun için çeşitli yollardan geçer.

Bugün yine o yolculuklardan birisini yaşadım(k). Daha önce çeşitli vesileler ile burada ismini zikrettiğim kıymetli dostum Ubeyddullah Öz, bizi ziyaret etmek için çok uzaklardan yola çıktı, yanımıza geldi. On yılı aşkın bir süredir dostluk bağı ile birbirimize bağlı bulunduğumuz arkadaş grubumuz için çok kıymetli zamanlar yaşadık. Yine bu yıl ki toplantılarımızda da hem geçmişi, geçmişte yapıp ettiklerimizi yâd ettik. Hem de bugüne dönerek halihazırda sürdürdüğümüz işlerin sürekliliği için çeşitli kararlar ve tedbirler aldık.
 

Şimdi düşünüyorum, bu dostluğu, bu birlikteliği kıymetli kılan hususiyetlerden birisi de -belki de en önemlisi- ortak bir arayışın bulunması ve bu arayış sırasında kabul ettiklerimizi ve reddettiklerimizi menfaat süzgecinden değil de kalp süzgecinden geçirip uygulamak... Bence insanı ait olduğu yere götüren de bu oluyor. Bir insan bir yerden bir yere ulaşırken veya ulaştığı yerden ayrılırken hüzün ve sevinç duygularını ruhunda duyuyorsa, heyecanını artırıyorsa yolculuğu anlamlı bir hâl alıyor. Sürdüğümüz yaşamı anlamlı kılan da bu değil mi?

Serazat Edebiyat'ın 7. sayısının son okumasını yapmak üzere bir araya geldik. Dergimizin son okuyucusu Şeyda Tarhan Almalı'nın yönlendirmesiyle tamamladığımız son okuma toplantısının ardından derginin gelecek sayıları ve hali hazırdaki durumu üzerine çeşitli kararlar ve tedbirler aldık. Aldığımız bu kararlar ve tedbirler doğrultusunda yeni sayılarımız daha iyi ortaya çıkacak.

Şu saatlerde evine dönmek üzere yola çıkan değerli dostumuz Ubeydullah Öz'e hayırlı ve rahat bir yolculuk diliyorum. Tam da şuanda hatırıma düşen bir film repliği ile durum raporu bu bölümünü sonlandırmak istiyorum. Serseri filminde Sadri Alışık şöyle diyordu:

Az çok hepimiz denizi, yıldızları, ağaçları işte falanları filanları göreceğiz, birçok şeyin tadına bakacağız, sonra da ister istemez "Gidiyorum Elveda" şarkısını söyleyeceğiz. Öyleyse, gidenin de kalanın da gönlü hoş olsun.

(Tam yazıyı sonlandıracakken hatırıma gelen bir şiir oldu. Kemal Sayar'ın "Montreal Mektupları-13" başlıklı şiirinde şu iki mısra beni etkilemiştir: "Hep gidecekmiş gibi yaşarsın da / Dünyada bir gurbet tadı olur ağzında")

Paylaş:  

2 yorum:

  1. Tam da dönüş yolunun başında henüz Sivas sınırlarında okudum yazını. En çok şükrettiğim şey bu güzel dost meclisimiz. Rabbim muhabbetimizi ve gerçekleştirmek gayretinde olduğumuz samimi edebi hayırla daim kılsın inşallah. Tüm yorgunluğa değen harika iki gün geçirdik beraberce. İnşallah daha nice güzel günler ve yeni Serazat sayıları göreceğiz 😊🌿

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah dostum, daha nice sayılarda bir arada olmak dileğiyle :)

      Sil

Bloguma ziyaretiniz için teşekkür ederim. Bu içeriği beğendiyseniz paylaşabilir, yorum yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Yeniden görüşmek ümidiyle...