Hüseyin Karacalar ve Cevapsız Aramalar kitabı |
Şiirlerini ve yazılarını severek okuduğum, takip ettiğim şairlerden birisi de Hüseyin Karacalar... Şairin şiir sunağından okuruna ulaşan şiirler şimdiye değin iki kitapta bir araya geldi. Cevapsız Aramalar ve Her Şey Geçtiğinde... Hüseyin Karacalar şehir, kent hayatı, modernizm, direnme, vazgeçme, uzaklık, yakınlık, yeniden başlama ve zaman gibi çeşitli konuları şiirinde işlemekte, söylemek istediğini bazen ince ama sert, bazen yumuşak bir söylem ile dile getirmektedir. Şairin şiir dünyasında şehrin ve kent hayatının, bu bağlamda gelişen insan ilişkilerinin önemli bir yeri vardır. Yazının merkezine Karacalar'ın “Sen Muş'ta Uzak Bir Kışta” başlıklı şiirini konumlandırıp, şairin şiirdeki bireyselliğini yorumlayacağım.
Aşkar Dergisi'nin Nisan - Mayıs - Haziran 2015 tarihli 34. Sayısında yayınlanan şiir, şairin ifadesi ile bir yıllık bir yazım sürecinin sonunda ortaya çıkmış. Şiir yayınlandığı dönemde şiir okurları tarafından ilgi ile karşılandı. Şiir, hem okuru karşısında hem de Karacalar'ı takip eden şairler arasında güçlü bir etki bıraktı. Özgür Ballı, şiirin yayınlandığı tarihten bir yıl sonra Aşkar'ın Temmuz - Ağustos - Eylül 2016 tarihli 39. sayısında şaire ve söz konusu şiire ithafen “Muş Bizim Neyimiz Olur” başlıklı şiirini yayınladı. Yine aynı dönemde Yağız Gönüler, Aşkar'ın Temmuz - Ağustos - Eylül 2015 tarihli 35. sayısında yayınlanan “Uzaktaki Yakın” başlıklı şiirine "Hüseyin Karacalar'a" ithafıyla başlıyordu.
Hüseyin Karacalar, “ev” kavramını farklı çağrışımlarla kullanan ve şiirine taşıyan bir şair. Karacalar'ın yaşamından izler gördüğümüz, yaşadığı ve beslendiği şehrin şairde bıraktığı etkiye şahit olduğumuz şiir şu mısralar ile başlamakta.
Arkama bıraktıklarım oldu arkama bakmadan yürümeyi öğrendimNefes nefese kaldığım oldu nefesimi kontrol etmeyi öğrendimGelirken getirdiklerim gelirken bitirdiklerim deTabi beni bitirenler de oldu sezon finali yapanlar daNefes nefese bir şekilde buralara gelmiş bulundum.
Şiir adına güçlü bir başlangıç yapan şair, şiirinde vurguladığı "ev" kavramını özdenliğiyle okuruna sunuyor. Akışkan, konuşkan bir dil ile okurunu şiirine davet ediyor.
Çevre edindim çevremi sevmedim çevremi geniş buldunuzÇevreci olamadım ama bir taşı bir çöpü yerden almasını bildim
Sanatçıyı yaşadığı ve eserini oluşturduğu ortamdan bağımsız düşünemeyiz. Şiirde ister hakikatin üzerine gidelim ister gerçeklikten kaçmayı deneyelim, şairin şiirinde yeşertmeye çalıştığı tohumun okurunda bir karşılık bulabilmesi için, şiiri ortaya çıkaran özün duyulabilmesi gerekir. Karacalar, okurla bağlantısını bu yönde kurabilmiş bir şair…
Şiir ve Hayat
Eve çıkmak, kira ödemek, kendine ait bir odada buz üfleyen duvarDemlikte kaynayan su, buzdolabında unutulmuş limon kokusuCamdan dışarı bakmak, pencereden dışarı, rüzgar, sis, ayazÇaydanlığın dibinde kalan kireçli suda baharYarım kalmış bir filmi tamamlamak gibiAynanın karşısında, merhaba saçlarımdaki ilk beyaz.
Belki hayatımızın bir yerinde yaşadığımız veya şahit olduğumuz görüntüleri, şair kendi bireyselliğiyle okuruna sunmaktadır. Şiir hayatın dışında kabul edemediğimiz gibi büsbütün hayatın içinde de kabul edemeyiz. İçinde bulunduğu zamanın veya mekanın dışına çıkmak isteyen sanatçı bu anlamda huzursuzluğunu ifade ederken eserinin muhatabını da huzursuz etmek ister. Şair, kendisinde biriken duyguları dışa vururken, insanlara, tabiata ve eşyaya yaklaşımını – yorumlayışını ifade ederken başlangıçta bireyseldir. Her eser sanatçısının kendi gerçekliği ile ortaya çıkmaya başlar. Fakat bir süre sonra sanatçı ve eseri içinde yaşadığı topluma kayıtsız kalamayıp yüzünü toplumsal olana dönebilir. Yüzünü tamamen toplumsal gerçekliğe dönmese bile bireyselliğini eserinde sunarken, bu sunumun bazı yönlerinde toplumsal temaslar da bulunabilir. Hüseyin Karacalar da, şiirine bireysel bir başlangıç yapmış, şahit olduğu veya yaşadığı bir fotoğrafı okuruna sunmuş fakat bu sunumun bazı yönlerinde toplumsal temaslarda da bulunmuştur.
Ele avuca sığmıyorum kendime çekizdüzenDünyaya, türkiye’ye çekidüzen
Yağmadan dönüyordu barbarlar ganimetten pay ayırmışlarKavimler sürekli göç halinde sürekli sökülüyor çadırlarPusula icat edildiğinden beri yönümüzü kaybettikSokaklar agorafobi sokaklar bizi istemiyor
Mısralarıyla yaşadığı döneme çeşitli eleştiriler getiriyor.
Şiir ve Kendilik
Hüseyin Karacalar’ın şiirinde “bireysel özerklik” ve “özgünlük” şiirini temel kurucu unsurları arasındadır. Şiirde ön plana çıkan şairin kendiliğidir. Şairin kimliği, yaşadığı ve beslendiği ortam ve bu ortamdaki rolü, çevresini ve kendisini yorumlayışı şiirde dikkat çekicidir. Çoğu zaman bir arayışın ürünü olarak ortaya çıkan şiir, şairin dış dünya ve iç dünya arasında kendi varlığını nasıl konumlandırdığına dair ipuçları vermektedir.
Görmek istediğiniz gizlilik yok bendePolitik bakış yok, gündemi geçiştiren sözler yokEmekli sandığında büyüttüğünüz neşeler yokAma yeri değil şimdi yerini yurdunu bileninArkadaşını bilenin, eşini, dostunu bileninGörmek istediğiniz gizlilik yok bende.
Yaygın görüşe göre sanat eseri sanatçının isteklerini, duygu ve düşüncelerini dile getirmektedir. Karacalar da şiirini ortaya koyarken, kendi dünyasında var olan görüntü ve biçimleri şiir nesnesi olarak kullanmıştır. Kendisinde olanı ve olmayanı, teklif ettiği, kabul ettiği ve reddettiği şeyleri şiirinde ifade ederken çoğunlukla fotoğrafın içinde olmayı tercih etmiştir. Bence bir şiirin okur da karşılık bulabilmesi, okuru etkileyebilmesi şiirin içinde şairi görebilmesi ile ilişkilidir. “Sen Muş’ta Uzak Bir Kışta” şiirindeki etki gücü, şairin şiir örüntüsündeki ustalığı kadar, okurun şairi şiirde bulabilmesi ile de bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Şair kendisini şiirinden ayrı bir yerde görürse, yaşadığı hayattan, bulunduğu çevreden, imkânlarından veya imkânsızlıklarından şiire kattığı şeyler yoksa okurda bıraktığı etki sınırlı olacaktır.
Son Söz Yerine
Hüseyin Karacalar şiiri, içinde yaşadığı realiteden beslenen, bu realiteyi şiirine nesne olarak kullanabilen bir şiirdir. “Sen Muş’ta Uzak Bir Kışta” şiirinden hareketle şairin diğer şiirlerini de okuduğumda bu gerçekliği derinden hissediyorum. Bazen açık anlatımlarla bazen kapalı anlatımlarla, anlatmak istediğini ince bir kalıba döker gibi ortaya çıkaran, lirizmin imkanlarını kararında kullanan, kendiliğinden hareket edip şiiri yaşamın merkezine alan şair, bireyselliğini şiirine ustaca yansıtmıştır.
Söz konusu şiirde de duyumsandığı üzere şairin dünyasına ait olan bazı imgeler ve metaforlar aslında çoğumuzun yaşamında, bir şekilde şahit olduğumuz veya tecrübe ettiğimiz durumları hatırlatmaktadır. Dolayısıyla şairin ve okurunun yaşamdan ve yaşanılan ortamdan ayrı bir sanat anlayışı olduğunu söylemek mümkün görünmüyor.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Bloguma ziyaretiniz için teşekkür ederim. Bu içeriği beğendiyseniz paylaşabilir, yorum yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Yeniden görüşmek ümidiyle...