|
Woyzeck piyesi ve uyarlaması olan filmden bir sahne |
Ömer Lütfi Mete'nin çok sevdiğimiz bir şiiri var. Şiirin adı Gülce. Gülce, şairin kitabına da ismini veren bir şiir. Eskiden beri hayranlık duyarak okuduğum bir şiirdi. Eşim de bu şiiri çok sever. Rahmetli şair Ömer Lütfi Mete'nin bu şiirinden mülhem, geçen ayın sonunda dünyaya gelen kızımıza Gülce ismini verdik. Onun dünyaya gelişiyle birlikte hayatımızda bir çok şey değişti. En temelde öncelikler değişti. Sorumluluk alanlarımız genişledi. Yorucu ama gün sonunda mutlu bir koşuşturmanın içerisinde bulduk kendimizi. Kendi adıma bu duruma uyum sağlamaya çalışıyorum. Bu süreçte fırsat bulabildiğim vakitlerde okumaya ve okuduklarımdan bende kalanları bir kenara not etmeye gayret ettim. Birazdan sözünü ettiğim bu notlarımı sizlerle paylaşacağım. Üniversitede Fen Bilimleri üzerine lisans eğitimimi alırken dikkatimi çeken kitaplardan birisi de "Madde ve Kuvvet" kitabıydı. Materyalist felsefeci Louis Büchner'in önemli eserlerinden birisi olan bu kitabı yıllar sonra yeniden kısım kısım okuma fırsatı buldum.
Bu okumalarım sırasında
Louis Büchner'in kardeşi
Georg Büchner'den haberdar oldum. Piyes yazarı olan Georg Büchner Alman tiyatrosu için önemli eserler ortaya koymuş. Kendisi eserlerinde insanları ve insanlar arasındaki ilişkileri ele alırken Alman romantizminin aksine gerçekçi, realist bir yaklaşımda bulunmuş. Georg Büchner henüz 23 yaşında tifo hastalığı sebebiyle öldüğünde "Woyzeck" isimli oyununu yazıyormuş. Bu oyun onun vefatıyla yarım kalmış. Oyun yaklaşık elli yıl sonra Karl Emil Franzos tarafından düzenlenerek üzerinde çalışılmış haliyle yayınlanmış. Woyzeck'in konusunda gelince... Woyzeck bozulmuş bir düzenin, ahlakın ve insani değerlerin çarpıklaştığı bir toplumun hikayesidir. İnsanlar arasında sınıfsal farklılıklardan, güçlü olanın baskıcı ve ezici tutumundan söz eder. Bir kaybedişin hikayesi olarak da yorumlanabilir. Yani bu oyunda mutlu son yok. Dışavurumcu tarzda Alman realizmi ile kaleme alınan bu oyun için derler ki, "Alman tiyatrosu Woyzeck ile başladı."
Ben bu piyesi okuduğum zaman Rus romancı
Fyodor Dostoyevski'nin Suç ve Ceza isimli romanını ve romandaki Raskolnikov karakterini hatırladım. Üzerinde düşünmeye başlayınca da Suç ve Ceza'nın kahramanı olan Raskolnikov ile Büchner'in anti-kahramanı olan Woyzeck arasında ilginç benzerlikler kurmaya başladım. Bunun üzerine düşüncelerimi daha sonra ayrı bir yazı ile sizlerle paylaşmak istiyorum.
***
Toyota Corolla (1999)'dan sonra yeni aracımız olan Fiat Egea (2020) ile bir kaç gün önce ilk uzun yol deneyimini yaşadık. Aynı yolu daha önce Toyota Corolla ile 5.8 lt/100 km yakıt ortalaması ile tamamlamıştım. Bu kez Fiat Egea ile 5.5 lt/100 km yakıt ortalaması ile tamamlamış oldum. Yani yakıt ekonomisi anlamında pek bir şey değişmedi. Egea'nın yokuşlardaki performansını bazı kullanıcılar eleştirse de ben gayet memnun kaldım. Yol boyunca 6. vitesten aşağı düşmedim. Her şeyin dışında memnun kaldığım husus yol tutuşu oldu. Virajlara otomobilin burnu ile girmesi daha güvenli hissettirdi. Mesela ilk aracım olan Honda Jazz, virajlara gövdesi ile girip çıkıyor, ister istemez tedirgin ediyordu. Egea'nın yıllık vergisi ve periyodik bakım masrafları ise biraz canımı sıktı.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Bloguma ziyaretiniz için teşekkür ederim. Bu içeriği beğendiyseniz paylaşabilir, yorum yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Yeniden görüşmek ümidiyle...