23 Nisan 2022

Klasik Teknolojiye Dair (2)

Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Bütün çocuklarımızın bayramını kutlar, yarının umudu olan evlatlarımıza hayırlı, uzun ömürler dilerim. Onların güzel günlerini görmek duasıyla...

Teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerin insan hayatına etkisi üzerine gözlemlerimi, düşüncelerimi Klasik Teknolojiye Dair (1) başlığı altında sizlerle paylaşmıştım. Yazının birinci bölümünde teknolojik gelişmelerden, otomobil - cep telefonu - bilgisayar örneklerinden hareketle bu gelişmelerin insan yaşamına etkilerinden söz etmiştim. Şimdi ise teknolojik gelişmelerle özünden, doğasından uzaklaşan bireyin bunları nasıl bertaraf edeceğine dair önermelerde bulunmak istiyorum. Günlük hayatta aslında işimizi kolaylaştırdığını düşündüğümüz pek çok araç - gereç uzun bir zaman sonra bireyi kendisine bağımlı hale getirmektedir. Bir süre sonra birey bu araç - gereçler olmadan yaşamın çok zor olacağını, hatta mümkün olamayacağını düşünebilmektedir. Bireyselleşmenin hızla arttığı bir dönemde, vitrine bakıldığında aslında özgürlük alanlarımızı artıyor gibi görünen pek çok şeyin, esasen bireyi daha bağımlı ve özünden kopuk bir yaşama sürüklediği aşikardır.

Bugünün 23 Nisan olması dolayısıyla çocukluk ve çocuk gelişimi ile başlamak istiyorum. İnsan yaşamını belirli dönemlere ayırabiliriz. Bu dönemleri genel çerçeve itibariyle; bebeklik, çocukluk, ilk gençlik, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık olmak üzere sıralayabiliriz. İşte bu dönemler arasında ilk üç dönem oldukça önemlidir. Bebeklik, çocukluk ve ilk gençlik dönemleri bireyin sonraki yaşamını  etkilemekte ve şekillendirmektedir. Günümüzde teknolojinin yaygın ve yanlış kullanımı insanın gelişim süreçlerini etkilemektedir. Bu sebeple ebeveynlere teknolojinin doğru kullanımı konusunda bilinçlendirme çalışması yapılabilir. Sözünü ettiğim bu durumu bir kaç örnek ile somutlaştırmak istiyorum.

Çocukların sağlıklı gelişimi için çevresinde yeterince uyaran bulunmalıdır. Çünkü bir insanın en meraklı ve gözlemci dönemi çocukluk dönemidir. Bu dönemde gelişen merak duygusu ile çocuk dünyayı daha yakından tanımaya çalışacaktır. Çocukların dokunabileceği, hissedebileceği, etkileyebileceği uyaranların varlığı son derece önemlidir. Fakat sözünü ettiğim bu durumun günümüzde ihmal edildiğini söyleyebilirim. Çocuklar çok ama çok erken yaşta cep telefonu, tablet ve bilgisayar gibi teknolojilerle tanışmakta, dokunamadığı, hissedemediği, etkileyemediği bu sanal gerçeklikten olumsuz etkilenmektedir. Örneğin beslenme konusunda çocuğu ile sıkıntı yaşayan bir ebeveyn, çocuğa yemeği sevdirecek, çatal kaşık kullanma becerilerini artıracak etkinlikler uygulamak yerine cep telefonu ve tablete başvurmaktadır. YouTube gibi uygulamalar üzerinden çocuklara hitaben hazırlanan binlerce içeriği çocukların beslenme masalarında görmekteyiz. Pedagog görüşünden ve incelemesinden uzak olan, çocuklara hitaben hazırlanan aslında çocukları son derece olumsuz etkileyen bu içeriklere karşı ebeveynlerin daha dikkatli olması gerekmektedir.

Günümüzde insana hizmet eden pek çok araç insanın hareket alanını kısıtlamaktadır. Bireyin konforu için tasarlanan, bireyin daha rahat bir yaşam sürmesi için kullanıcıya sunulan bu araç gereçler gerçekten amacına hizmet ediyor mu? Bir çok şeyin uzaktan kumanda edildiği, bir çok şeyin robotlara ve akıllı cihazlara teslim edildiği bir dönemin ortasındayız. Reklamlarda şu ve şunun gibi sözler işitmekteyiz. 
Ayağa kalkmana gerek kalmadan....
Senin yerine o işini yapar....
Sen rahat et diye...
Bu ve bunun gibi sloganlardan da anlaşılacağı üzere daha az hareket, daha fazla konfor gibi sunulmaktadır. Evlerin pencereleri, perdeleri, kapıları gibi bir çok yapı parçası dahi internet erişimine açık hale getirildi. Uzun bir zaman diliminden sonra bunun sonuçlarını hep birlikte tecrübe edeceğiz. Bu bağlamda akıllı şehir uygulamaları, akıllı çevre uygulamaları, akıllı ev uygulamaları, akıllı tarım uygulamaları, akıllı tedarik uygulamaları yapılandırılırken insanların hareket alanlarına kısıt getirilmemelidir.

Klasik teknoloji konusunda paylaşmak istediğim bir diğer husus ise sürüş güvenliği... Türk Emniyet Teşkilatının bir sloganı vardı. "Trafik Hayattır!" Hepimiz her gün caddelerde, sokaklarda, şehir içi veya şehirlerarası yollarda kendimizi bir trafiğin içinde buluyoruz. Gelişen teknoloji ve Ar-Ge çalışmaları ile günümüzün otomobilleri daha emniyetli bir sisteme kavuştu. Fren sistemleri gelişti. Sürücüye bu anlamda yardımcı olan veya ikazda bulunan çok çeşitli sensörlerle araçlar donatıldı. Bütün bunların yanı sıra günümüz otomobilleri artık mobil akıllı bir cihaz haline geldi. Daha önce "Nesnelerin İnterneti" başlığı altında bir kaç yazı okumuştum. Doğrudan ilgili olmasa da dolaylı şekilde bu konuyu ilgilendiriyor. Araç içerisinde sürücünün dikkatini dağıtacak ekranlar, multimedya sistemler sürüş güvenliği konusunda tartışılmalıdır.

Bu doğrultuda sözlerimi bir sonuca bağlamak ve Klasik Teknoloji konusundaki yorumumu sonuçlandırmak istiyorum. İfade ettiğim üzere bilimsel gelişmeler, gelişen teknoloji ve bu ikisinin ortak hareketi neticesinde bugün insanlık farklı bir noktaya ulaşmıştır. Her alanda kendisini gösteren bir akıl ile karşı karşıyayız. Buna bağlı olarak ortalama yaşam süresi arttı. Pek çok hastalığın tedavisi mümkün hale geldi. Bilgiye ulaşmak ve bilgiyi duyurmak çok daha kolay ve hızlı. Her şeyde olduğu gibi ulaşımda son derece sürat kazandı. Şehirler, ülkeler ve kıtalar birbirine artık çok daha yakın. Bütün bunlar insana heyecan veriyor. Dünya dünden çok farklı. Yaşamın her alanında düşünme biçimleri değişmeye başladı. Ama ihmal edilmemesi gereken bir şey var. Ben o şeyin varlığını hatırlatmak istedim. Fıtrat... Fıtrat, yani insanın bu dünyaya gelirken beraberinde getirdiği canlı karakteri, doğası... Bence buna dikkat edelim. Yaşamın her alanında, her anında...

***

Paylaş:  

1 yorum:

  1. "Günlük hayatta aslında işimizi kolaylaştırdığını düşündüğümüz pek çok araç - gereç uzun bir zaman sonra bireyi kendisine bağımlı hale getirmektedir. Bir süre sonra birey bu araç - gereçler olmadan yaşamın çok zor olacağını, hatta mümkün olamayacağını düşünebilmektedir." kısmına tamamen katılıyorum. Teknoloji bağımlılığı insanı ele geçiriyor. Ekran bağımlılığı gerçegi artık görmezden gelinemez. İnternetten, bloglardan ve uygulamalardan kopamıyorum. Günde en az 10 saati internette geçiriyorum. Dışarıda olan dünyadan bazen kopabiliyorum. Cok iyi yakalamışsınız. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil

Bloguma ziyaretiniz için teşekkür ederim. Bu içeriği beğendiyseniz paylaşabilir, yorum yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Yeniden görüşmek ümidiyle...