Teknolojik gelişmeler ve bu gelişmelerin insan yaşamı üzerine yansımalarına dair bir süredir notlar almaktayım. Bu notlar bir yazı hacmine eriştiği böyle bir yazı yazma ve kaydettiğim notları sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum. Aslına bakarsanız yazıya başlarken yazı başlığı "Eski Teknolojiye Dair" idi. Fakat yazı üzerine fikirlerim olgunlaşınca böyle bir başlığın düşündüklerim ile örtüşmeyeceğini hissettim ve "Klasik Teknolojiye Dair" başlığının daha uygun olacağına kanaat getirdim. Öncelikle teknoloji kelimesinin anlam dünyamdaki karşılığı ile başlamak istiyorum. Bana göre teknoloji; insanın ve diğer canlıların yaşamını kolaylaştıran bilimsel uygulamalardır ve bu bilimsel uygulamalar insanlığın ortak bilgi hafızasından doğar.
Amaç: İnsanların ve diğer canlıların yaşamını kolaylaştırmak. İnsan gücünden ve zamandan tasarruf ettirmektir.
Günümüzde her şey hızla değişiyor ve dönüşüyor. Özellikle dünyada yaşanan enerji krizine karşı büyük bir yarış var. Petrol rezervleri azaldığından dolayı bunun yerini yenilenebilir ve sürekliliği olan enerji kaynakları aldı. Enerjinin dönüşümü yasasından faydalanmaya başladık. Düşünüyorum da acaba dünyada petrole ulaşma konusunda böylesi bir kriz yaşanmasaydı, acaba çevre dostu enerji kaynaklarına yine yönelim olur muydu? Bana sorarsanız yenilenebilir enerji kaynaklarına bu yönelim doğayı düşündüğümüz için değil. Petrole ulaşma konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığımız ve dünyadaki petrol rezervleri hızla bittiği için böyle bir yönelim içindeyiz.
Klasik teknoloji olarak ifade etmeye çalıştığım meseleyi bir kaç konu başlığı altında sunmaya çalışacağım.
Bana göre insanlık tarihinin en büyük icatlarından birisi tekerleğin icadıdır. İnsan yaşamını her alanda ve her anlamda kolaylaştıran büyük bir icattır. Tekerleğin icadıyla birlikte makine gibi karmaşık yapıları bir araya getirmenin de önü açılmıştır. Bu suretle el arabası, at arabası gibi araç gereçler üretilmeye başlanmış, bir işi yaparken kuvvetten veya zamandan tasarruf etme imkanı doğmuştur. Derken buhar makinesi işleri tamamen değiştirmiştir. Çünkü yanma odasında ısı almak suretiyle genişleyen ve hareketlilik kazanan su buharının makine içindeki pistonları itmesiyle ısı enerjisi hareket enerjisine dönüşmüştür.
Ardından bu bilgi birikimi bizleri içten yanmalı motorlara kadar ulaştırmış ve otomobil ismini verdiğimiz araçlar hayatlarımıza girmiştir.
Amaç: Kullanıcısını ve yolcuları bir yerden bir yere emniyetle taşımak, ulaştırmak.
Son beş - on yıla kadar otomobil geliştiricilerinin büyük çoğunluğunun amacı buydu. Fakat günümüzde bu amacın dışına çıkıldığına şahit oluyoruz. Bana göre çok fazla gereksiz özellik otomobillere eklenmeye başladı. Radyo, kasetçalar, cd player gibi ortamlar bir temel gereksinimlerden. Fakat sürücünün dikkatini dağıtan LCD ekranlar, onlarca buton, çok yüksek ses verebilen sistemler, sürücünün dikkatini yoldan alan kadranlar, otomobillerin tasarımsal gariplikleri.... Aklıma ilk gelen ve otomobili ve sürücüsünü amacından uzaklaştıran durumlardır.
Basit bir örnek vermek gerekirse. Günümüzde üretilen otomobillerin yıpranan, arızalanan parçalarını değiştirmek bile öyle zor ki.... Mesela bu son otomobilin far içindeki ampullerinden birisinin bozulduğunu düşünelim. O basit ampulü değiştirebilmek için önce tamponu yerinden sökmek, ardından far yuvasını bağlayan vidalara ulaşmak gerekecek. Oysa on yıl öncesine kadar otomobillerin büyük çoğunluğunda far içindeki ampulleri değiştirmek için far yuvasının arkasındaki basit kapağı kaldırmak yeterli oluyordu.
Bu bakımdan ben yeni üretilen araçların bir çok özelliğinin ulaşım amacıyla örtüştüğünü düşünmüyorum. Yine bana göre otomobiller 120 km/h süratten daha hızlı gitmemeli. Üretilen motorlar sürüş amacı için bu hızı aşmayacak düzeyde tasarlanmalı. Bunlarla birlikte emniyetli bir sürüş için geliştirilen her türlü teknolojinin araçlara eklenmesini destekliyorum. Karşı çıktığım noktayı izah edebildiğimi düşünüyorum.
Otomobillere dair bir tutkum yok. Şimdiye kadar iki araç sahibi oldum. İlk aracım ihtiyaçlarım doğrultusunda almıştım. Ne eksik, ne fazlaydı. Honda Jazz'ın CVT şanzımanlı 2005 modeliydi ve epey işimi görmüştü. Jazz'ı ilk defa trafik muayenesine götüreceğim sıra, ön park lambalarının bozulduğunu fark ettim. Her neyse, oto elektrikçiden tanesi beş liradan bir çift park lambası aldım. Ama park lambasının duyusuna ulaşmak mümkün değil. Oto elektrikçi ön tekeleri söküp, çamurluk davlumbazından ulaşabildi. Bir kaç yıl sonra 1999 model Toyota Corolla marka benzinli bir araç edindim. Bu aracımın da trafik muayenesine giderken park lambalarının yanmadığını fark ettim. Bu kez tanesi on liradan bir çift ampul aldım. Kaputu kaldırdım, far yuvasının arkasındaki soketi çıkarıp ampulleri kendim değiştirdim. İşte olay bu kadar basitti.
Bilgisayarlar
Bilgisayar ve internet teknolojisiyle dünya küçük bir köy halini aldı. Müthiş bir bilgi akışı var. Eğitimden sağlığa, iletişimden haberleşmeye, eğlenceden günlük rutin işlere ve iş hayatına kadar her alanda bilgisayarlardan faydalanmaktayız. Bilgisayar teknolojisini iki kısımda düşünebiliriz. Donanım ve yazılım olmak üzere iki bileşenin bir araya gelmesiyle oluşmakta. İnsanların ihtiyaçları doğrultusunda süper bilgisayarlara doğru bir gelişim süreci gösteren bu teknoloji yine son beş - on yıldır standart ev kullanıcılarının işlerini kolaylaştırmak yerine zorlaştırmaya başladı.
Amaç: Eğitim, sağlık, iş, eğlence gibi aklınıza gelebilecek her alanda insanın faaliyetini kolaylaştırmak.
Geçtiğimiz günler Microsoft firmasının Windows 11 isimli işletim sistemini piyasaya sürdüğünü öğrendim. Windows grafik arayüzlü ilk işletim sistemini 35 yıl önce çıkarmış. Benim Windows geçmişinden hatırladığım Windows 98 ve sonrası. İlk bilgisayar deneyimim ise Windows 98 işletim sistemi ile olmuştu. Veri alışverişinin disketler ile yapıldığı ve 1.44 MB'lık veri sınırına dikkat ettiğimiz dönemlerdi. Ardından uzun süre Windows XP işletim sistemini kullandım. Lise dönemimin tamamı Windows XP ile geçmişti. Üniversiteye geçtiğimde ise Windows 7 ile yola devam ettim. Vista'ya hiç uğramadım. Hala bir Windows 7 kullanıcısıyım. Windows 98'in arayüzünü ise çok seviyorum. Bu yüzden kişisel bilgisayarımda klasik temayı kullanıyorum.
Gelelim mevzuya... Windows 11'i o kadar çok övdüler ki, merak ettim, artılarına - eksilerine bir bakayım dedim. İşletim sisteminin minimum sistem gereksinimlerini gördüğüm zaman uzaklaşmaya başladım. En büyük yenilik olarak servis edilen şey ise Android tabanlı uygulama ve oyunları çalıştırabileceği bir platforma sahip olmasıymış. Bir de MacOS'a benzeme çabası sezdim. Görev çubuğunu ortaya almışlar, simgeleri falan değiştirmişler. Minimalist bir çizgi uygulamaya çalışmışlar. Ama işletim sisteminin işlemci seçmesi ve bana göre yüksek sayılabilecek gereksinimlere ihtiyaç duyması sebebiyle iyice uzaklaştım. Bu arada kullandığım kişisel bilgisayarımın donanımsal özellikleri ise şöyle: İşlemci: Intel Pentium, P6200, x64, 2.13 GHz, 4 GB DDR2, 120 GB SSD, 320 GB HDD olarak revize ettiğim Lenovo B560 marka bu bilgisayarı yaklaşık 10 yıldır kullanıyorum.
Telefonlar
Eskiden kullandığımız, kablolu ev telefonlarının artık gereksiz olduğuna inanıyorum. Fakat iletişim aracı olarak kullandığımız cep telefonlarının da bu kadar fazla donanım ve yazılım ile yükseltilmesine de karşıyım. Hayatı hızlandırmak, kolaylaştırmak adına ceplerimizde taşıdığımız bu telefonların özellikleri ve maddi değerleri arttıkça hayatımızı hızlandırması ya da kolaylaştırması şöyle kalsın, yavaşlatmaya bile başlıyor. Sosyal medya ismini verdiğimiz bir alan var ki, o konuya hiç girmeyeyim. Hem maddi hem manevi açıdan insan hayatına bir yük getiriyor. Bir tüketim çılgınlığına zemin hazırlıyor. Bence çok yorucu.
2017 yılında vatani görevimi yerine getirirken tuşlu bir telefonum vardı. Samsung B310 marka olan telefonumu vatani görevimi tamamladıktan sonra da belli bir süre kullanmıştım. Sonra bu telefonu babaanneme kullanması için verip, ihtiyacım doğrultusunda batarya hacmi büyük olan Lenovo P2 marka bir telefon edinmiştim. Dört yıldır sorunsuz şekilde kullanmaktayım.
***
Diyeceğim o ki, bence geliştiğini zannettiğimiz teknoloji bize yeni şeyler vermek yerine bizden bir takım şeyleri koparıyor. Sürekli bir üretim hali yerine sürekli bir tüketim hali var. Benim gördüğüm, gözlemlediğim fotoğraf tam olarak bu.
İnsanlar iyi otomobillere binmesinler mi?
İnsanlar iyi evlerde oturmasınlar mı?
İnsanlar iyi bilgisayar ve telefonları kullanmasınlar mı?
Elbette akıllıca olan imkanlar dahilinde her şeyin en iyisine en sağlamına sahip olmaktır. Fakat iyi olarak nitelediğimiz şey nedir? Bazı durumları, nesneleri ve olayları iyi ve kötü olarak kategorize ediyoruz. Bunu hangi kriterlere göre yapıyoruz? Örneğin "işime yarıyorsa iyidir, işime yaramıyorsa kötüdür". Bu kriteri baz olarak bile sahip olduğumuz bir çok şeyin aslında hiç işimize yaramayan, hatta çoğu zaman hayatımızı zorlaştıran özelliklerle donatılı olduğunu görmekteyiz.
Bence bunu bir düşünelim. Eskiye dönelim, eskiyi tercih edelim demiyorum. İfade etmeye çalıştığım mesele kısaca şu: amaca hizmet ediyor mu? Elimizde kalan ne?
***Dizinin diğer yazıları:
0 Yorum:
Yorum Gönder
Bloguma ziyaretiniz için teşekkür ederim. Bu içeriği beğendiyseniz paylaşabilir, yorum yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Yeniden görüşmek ümidiyle...