23. Durum Raporu'nda sizlerle paylaşmıştım. Artık şehir içi ulaşımımı bisikletle yaptığımı ve haftanın belli günlerinde şehrin dışına gezilere çıktığımdan söz etmiştim. (Bir sonraki cümleye geçmeden şu şarkıyı açtım, siz de dinleyebilirsiniz) Nerede kalmıştık, bisiklet gezilerim diyordum. İyi bir bisiklete sahip değilim. Beni hayli yoruyor ağırlığı. Hafif ama sağlam bir bisiklet almak gerek. Ama şimdilik bunu erteliyorum. Bu yüzden gezilerim sırasında 45 dakika da bir mola verdim. İşin kötü tarafı bir de rüzgarın muhalefeti vardı. Ben pedal çevirdikçe rüzgar hızımı yavaşlattı. Bir de yol toprak olunca hayli zahmetli oldu. Gezilerimin güzergahına gelince, ilk hafta şehir merkezinde Taşlıdere civarına kadar ilerliyordum. Gidiş - geliş ile birlikte yaklaşık 20 kilometre yol yaptım. Yola çıkmadan evvel tekerlerin durumuna ve frene bakmak gerekiyor. Taşlıdere civarında Dörtnal At Çiftliği var. At çiftliğine gidiyordum. Hem tabiat ile başbaşa kalıyordum, hem de hayvanlarla ilgileniyordum. Çiftliğin hayli geniş bir sahası var. At biniciliğimi de çiftlikteki dostlarım sayesinde geliştirdim.
Bir sonraki hafta bisiklet gezimin rotasını değiştirdim. Cumhuriyet Üniversitesi'nin arka tarafına geçtim. Yokuş bir yolu tırmandım. Yola çıkmadan önce Google Maps'ten rotamı çizmiştim zaten. Bu kez 35 kilometrelik bir güzergahım vardı. Yanıma yiyecek ve iki litre su aldım. Yola öğleden sonra çıkmıştım. Havanın serinlemesini beklemiştim. Geziden döndüğümde karanlık bastıracaktı. Fakat bisikletimde selektör çıkartmalardan yoktu. Kırmızı selektör çıkarmalardan yapıştırdım arka ve ön teker tutuculara. Karşıdan veya arkadan gelen herhangi bir taşıt beni fark etmeyebilirdi. Bu selektör çıkartmaları ışığı geri yansıttığı için daha emniyetli. Aslında yanıp sönen kırmızı ışıklardan almam gerekirdi. Fakat bu yöntemde işimi gördü. Üçüncü haftamda ise Sivas'ın mesire alanı olan Paşabahçe tarafına doğru pedal çevirmeye başladım. 20 kilometrelik (gidiş - dönüş) bir rotam vardı. Fakat planladığım gibi olmadı, yakın bir dostumun telefonu ile gezimi yarıda bırakıp şehir merkezine dönmek zorunda kaldım.
İlk hafta bacaklarımda bir ağrı olmuştu, bunda at koşturmamında etkisi vardı. Çünkü at biniciliği çok zevkli - heyecan verici bir spor olduğu kadar yorucu da bir spor. Özellikle güçlü bir atın üzerindeyseniz ve at size alışmamış ise atı hakimiyet altına almak için hayli efor sarfediyorsunuz. Özellikle İngiliz atlarında bunu gördüm. Arap atları uysal ve sahibini yormuyor. Her neyse, daha sonra vücudum bu spora ayak uydurdu ve bacaklarımda artık ağrı oluşmadı. Şimdilik bu kadar.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Bloguma ziyaretiniz için teşekkür ederim. Bu içeriği beğendiyseniz paylaşabilir, yorum yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Yeniden görüşmek ümidiyle...