Mayıs'ı geride bıraktık. Uzun yağmurlarla geçti bütün bir bahar mevsimi. Güneşli günleri pek az görsek de şikayetçi sayılmam bu durumdan. Nicedir ihmal ettim buraları. Malum ya, pek yoğunum, başımı kaldıracak vaktim var, o vakitlerde de biraz kendime zaman ayırıyorum. Kadınlardan çok duyuyorsunuzdur bu cümleyi. Kendime zaman ayırıyorum, bazı isanlar garipsiyor bir erkeğin kendisine zaman ayırmasını. Kitap okumak, hoşuma giden müzikleri dinlemek ve filmleri izlemek, iç dünyama çekilip geçmişi - bugünü - geleceği düşünmek. Bunları yapıyorsa insan kendisine zaman ayırıyordur sanırım.
Her neyse... Şu son haftayı dostlarımla geçirdim. Uzaklardan gelen dostlarım vardı. Ubeydullah Van'dan geldi. Nicedir bir araya gelememiş, çayımıza ortak olmamıştık. Güzel, verimli, dolu dolu vakit geçirdik Ubeydullah, Mete ve ben. Dergimiz ile ilgili şeylerden konuştuk. Sert bir Türk kahvesi ile hatırlaştık yine. Bir de Mardin'den, uzaklardan bir dostum geldi, Burak... Beyoğlu'nda kucaklaştık, hasretimizi giderdik. Ertesi gün ise at çiftliğine gittik, yedi sekiz arkadaş. Semaver, sohbet ve şehirden uzak, ruhumuzu okşayan sessizlik. Bir sonraki gün ise pikniğimiz vardı. Haziran, benim için çok güzel başladı. Özlemini duyduğum iki güzel insan ile karşıladım yaz mevsimini.
Son olarak Karanfil Fanzin'in Haziran sayısını hazırladık. Karanfil Fanzin'de bir takım yeniliklere gittik, ileride bunlardan bahsedeceğim zaten sizlere. Şimdilik hoşçakalın.
Hayatın içinden böyle yazılara bayılıyorum :) Duygu yüklü güzel bir yazı :)))
YanıtlaSilYaşıyorsak hayatın içinde olmalıyız.
Sil