Allah'ın Türk kavmine sunduğu bir hediyedir atlar... Yeryüzünün en köklü medeniyeti olan Türk - İslam medeniyetinin inşasında bu asil hayvan bir araç olarak kullanılmıştır. Ata yurdumuz olan Orta Asya'dan bu yana sırtından inmediğimiz at, bizlere sayısız zaferler kazandırmıştır. Dünya medeniyet tarihini tetkik ettiğimiz vakit göreceğiz ki, atları evcilleştiren ve onu idare edebilme kabiliyeti kazanan ilk toplumuz. Atları biraz daha teferruatlı tanımak lazım. Biz köpekleri sahibine sadakat ile bağlı bir hayvan olarak biliyoruz. Atlar ise köpeklerden daha sadakatlidir sahiplerine karşı. Kuvveti, dayanaklılığı ve hızı sayesinde müthiş bir savaş aracına dönüşür. Üstün manevra kabiliyeti ile savaş sahasında Türklere savaş kazandırabilecek kadar atik hayvanlardır. Hepimizin de bildiği gibi atlar ayakta uyur ve rüya görebilme kabiliyetine sahiptirler. Bu da, diğer hayvanlar içerisinde atların en hissiyatlı hayvanlar olduğunu ispat eder.
Atlar asil hayvanlardır. Öyle ki bu soylu hayvan, bulanık suyu içmez. Günlerce susuz kalmasına rağmen mutlaka temiz su arar. Ve suyu içmeden önce ağzını çalkalar. Üzerine bastığı veya ezilmiş - görüntüsü iyi olmayan otları yemezler. Dünya üzerin de kusmayan iki hayvan türünden biridir. Bir diğeri ise farelerdir. Atlar oldukça zeki hayvanlardır, bakışlarıyla isteklerini sahiplerine kolaylıkla anlatabilirler. Bir at, sahibi tarafından kötü bir muamele gördüyse sahibine bir kaç gün küsebilir. Unutmaz. Ama dedik ya, yeryüzünün en vefakar canlısıdır. Binlerce yıldır Türklerin en büyük yoldaşı atlar olmuştur. Gerek göçünü sırtlamış, gerek bir devleti yıkılmaktan kurtarmış. Türkler devletlerini atların sırtı üzerine inşa etmişlerdir. Haliyle medeniyetimizde, kültürümüzde atların bir hayli önemli yeri vardır. Edebiyatımızda da bunun etkilerini görmek mümkündür. Şimdi içinden at geçen kitaplara bir göz atalım.
Abbas Sayar'ın ilk romanıdır. 1971 yılında TRT Radyosu roman ödülünü kazanmıştır. Edebi yetkinliğini bu eserde ispat eden Abbas Sayar Yılkı Atı'nda, günlük hayatta çalıştırılan bir at sürüsünün güçlenmesi için salıverilmesi ve bu atların başından geçen olaylar anlatılıyor. Atların yaşam mücadelesine tanık olduktan sonra anlayacaksınız ki, esasında atların yaşama savaşı değil de insanların yaşam mücadelesi anlatılıyor. Akıcı bir üslubu var. Zaten 120 sayfalık bir kitap. Kitaba ısınamayanlar yada bir arkadaşına kitap okuma alışkanlığı kazandırmak isteyenler bu kitabı alabilir. Ötüken Neşriyat'taki baskısı güzel. Benim hoşuma gitti. Bu arada küçük bir not düşelim. Yılkı Atı romanı, Milli Eğitim Bakanlığının 100 Temel Eser arasına aldığı eserlerden biri.
Başta Kırgız edebiyatının olmak üzere Türk dünyasının en ünlü edebi şahsiyetlerinden birisidir Cengiz Aytmatov. Kırgız yazar, eserlerinde Türk medeniyetini, coğrafyasını, töresini, dilini ve sosyal hayatını işlemiştir. Elveda Gülsarı, Cengiz Aytmatov'un en ünlü romanlarından biridir. Cins bir kan ve şöhretli bir yorga olan Gülsarı adındaki atın; doğumundan, yaşlanarak ölümüne kadar geçen fırtınalı hayat macerası, romanın ana konusunu oluşturur. Romanın konusuna dahil olan bir başka başlık ise Gülsarı'nın sahibi olan Tanabay'ın, Gülsarı'nın ölümünü beklerken geçmişinin muhasebesini yapmasıdır. Bu esere bir not düşmek gerekirse, Elveda Gülsarı romanı aynı zamanda "Kopar Zincilerini Gülsarı" adıyla sinemaya uyarlanmıştır.
At'a Senfoni - Necip Fazıl Kısakürek
Türk edebiyatının temel taşlarından birisi olan Necip Fazıl Kısakürek'in hususi hayatına göz attığımızda atlara karşı müthiş bir alaka beslediğini görmüş oluruz. Necip Fazıl Kısakürek'in atlara karşı olan bu hususi ilgi ve alakası 1950'lilerde kitaplık çapa erişmiş olduğundan, birinci baskısının Türkiye Jokey Kulübü tarafından basıldığı At'a Senfoni kitabını kaleme almıştır. Eserde atın tarih sahnesindeki rolünden, şahsiyetine ve diğer milletlerdeki yerine kadar geniş bir yelpazede tetkik edilmiştir. At´a olan sevgisini, "dokuz yaşında ata bindim ve yalan olmasın, bir daha inmedim." diye belirten Necip Fazıl, belki de sahasında başka bir örneği bulunmayan bu eserinde, tarihi, felsefesi ve bütün estetiğiyle At´ı anlatır.
Yazın dünyamızın üç önemli eseri üzerine kısa kısa da olsa birkaç kelamda bulundum. Elbette daha başka eserlerde vardır at üzerine kurgulanmış, atı anlatan daha başka kitaplarda vardır. Lakin şimdiye kadar okuduğum kitaplar arasında bu üç kitap, Türk'ün kadim dostu at ve onun hikayesinden bahsediyordu. Üç kitabın üçünü de alamam diyorsanız, Yılkı Atı ve Elveda Gülsarı'yı alın. At'a Senfoni kitabını neden o kadar tavsiye etmedim. Atlara karşı üst düzey bir ilginiz yoksa kitap çok sıkıcı gelir. O yüzden... Şimdi ise filmlerimize geçelim.
War Horse - Steven Spielberg
Türkçe bir ifade ile Savaş Atı. Michael Morpurgo'nun 1982 yılında aynı isimle basılan romanından uyarlanan film 2011 yılında vizyona girdi. Vurdulu, kırdılı, bol kanlı, bol aksiyonlu, silahlı filmleri sevmiyorum. Ama savaş filmlerinin yeri bende ayrıdır. İyi savaş filmlerinde başarılı psikolojik çözümlemeler yapılıyor. Bu filmde iyi bir savaş filmi. Bir atın oradan oraya sürüklenişinin trajik hikayesi. Filmi izlediğinizde göreceksiniz ki, bir at asla sahibini bırakmaz. Zaten filmin afişindeki giriş metnine baktığımızda bunu anlıyoruz. "Onları savaş ayırdı, mücadeleler sınadı ve sevgi birleştirdi." Şunu öğrendim filmi izledikten sonra, savaş atları heybetli ve ihtişamlı olmazlar. Bu atın hızını ve manevra kabiliyetini düşürür.
The Black Stallion - Carroll Ballard
Tam olarak hatırlamıyorum kaç sene önceydi. Ortaokula gidiyordum sanırım. Her hafta pazar günü TRT'de yabancı sinema kuşağı olurdu. Genelde kovboy veya savaş filmleri olurdu. Bu filmi ilk defa o zamanlarımda izlemiştim. Filmin hikayesi ise bir at ve bir çocuk üzerine kurulmuştu hatırladığım kadarıyla. Benim atlara karşı ilgi ve alakamın küçük yaşlarda oluşmasını sağlayan filmlerden birisidir bu. Atları sevmeyen birisi bile bu filmi izledikten sonra sempati besleyebilir. Filmi küçük yaşlarda izleyip sevmiştim. Geçenlerde yine izleme fırsatı buldum. Bu kez izlediğimde, filmde Arap milletine karşı bir ön yargı hissettim. Filmi izledikten sonra bunu sezebilirsiniz. Ama yine de sanatsal açıdan üst düzey bir film.
Black Beauty - Caroline Thompson
Siyah İnci kitabını hepimiz okumuşuzdur. Bu kitabı yukarıdaki kitaplar bölümünde niçin paylaşmadığıma gelirsem, yukarıda sadece Türk edebiyatındaki kitapları paylaştım. Bu film Siyah İnci kitabının sinemaya uyarlanmış halidir. Siyah İnci'nin yazarı Anna Sewell. Filmde bir atın çektiği eziyetler ve içinde bulunduğu dram anlatılıyor. Yanlış hatırlamıyorsam, atın içinde bulunduğu ahırın kundaklandığı sahnede korkmuştum. Roman, Sewell'in ilk ve tek romanı olup, kısa bir süre içerisinde en çok satılan kitap haline gelmiştir. Sewell, kitap yayımlandıktan sadece beş ay sonra hayata veda etmiştir. Yaklaşık olarak elli milyon kopya satmış olan Siyah İnci tüm zamanların en çok konuşulan kitaplarından biri haline gelmiştir.
Daha başka bir çok at filmleri var. Özellikle Amerikan sinemasında bir atın yarışa hazırlanış öyküsünü anlatan filmler. Ama bir çoğu vasatın altında olduğundan dolayı izlemeye değer bulmadım. Vakit kaybı olacaktır. Üç kitap ve üç film değerlendirdim bu konuda. Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Ya da atları sevmiyorsanız henüz giriş kısmında yazıyı okumayı bırakmış olabilirsiniz. Bana göre dünyanın en asil canlılarından birisi.
mükemmel bir derleme. elinize sağlık. fazlasıyla istifade ettik...
YanıtlaSilGüzel gözlemler ve ortaya çıkan bilgi birikimi.
YanıtlaSilBahsettiğin bazı eserleri okumuştum.Bazılarını da okumadım.
Ama iyi geldi bu yazı.
Okuduğum yıllara götürdü beni.
Tebrik ederim aziz kardeşim.