Bir şehri şehir yapan nedir? Cevap olarak aklımıza belli başlı şeyler geliyor: kültürü, tarihi, edebiyatı, insanı... En önemli ögeyi en son yazdım. İnsan... Kültürün de, tarihin de, edebiyatın da ve daha nelerin temelinde insan vardır. Büyük şehirleri seven birisi değilim. Büyük yerlerde ikamet etmek istemem. İstanbul'u çok severim ama sürekli orada yaşamak fikri bana korkutucu gelmiştir hep. Çok kalabalık olduğu kadar alabildiğine yalnız oluyor büyük şehirler.
Gel gelelim Sivas'a... Şehri taşıyan iki önemli caddesi var. Hemen hemen herkes bir defa da olsa günlük yürür o iki caddeyi. İstasyon ve Atatürk caddeleri... Şehir hayatı bu iki cadde etrafına yoğunlaşmış durumda. Esnafların büyük bölümü bu bölgelerde. Sivas kalabalık bir şehir değil ama İstasyon caddesi kalabalık bir cadde. Atatürk caddesi de kalabalık sayılır. Böyle caddeler de simit, çiğ köfte, lahmanun, tatlı satan insanlar var. Bir çoğu ile selamlaşır, ara sıra muhabbet eder, hal hatır sorarım. Yazıma çiğ köfte satan Ahmet Ağabey ile başlayayım...
Acıkan, evet... Ahmet Abi'yi üç sene önce Çerkez'in Kahvesi'nde tanıdım. Acıkan, acıkan, acıkan diyerek lahmacununu satmak için müşteri arıyordu. O zamanlar çiğ köfte satmıyordu, lahmacununu kendisi evde özel bir karışım yaparak hazırlardı. Hatta yeleğinin cebinde mütemadiyen bir "acı" taşırdı. Sos gibi bir şey ama öyle bildiğimiz acılardan değil bu. Bu özel sosu deneyenlerin kulaklarından duman çıkıyormuş. Ben de bir defa denedim ama gözlerimden yaş aktı sadece. Ahmet Abi, iki yıl boyunca ismini söylemedi bana. Onu herkes Acıkan Abi olarak biliyordu. Sonra bir yerlerden duydum bu sene gerçek adını. Ahmet Abi diye sesleniyorum şimdi, ama dönüp bakmıyor. Akşam saatlerinde Taşhan, Tuğra, Ulu Tuğra, Onur, Beyoğlu, Çerkez'in Kahvesi gibi mekanları dolaşarak çiğ köftesini satmaya, ekmeğini kazanmaya çalışır.
Simitçi Rahmi Abi
Geçen sene tanıdım. Rahmi Abi isim olarak bilmez beni. Ama simaen tanır. Geçenlerde simit fiyatları üzerine bir muhabbet etmiştik. Bir ara simit her yerde 75 kuruş olmuştu. Ekmek fiyatına satıyorlardı resmen. Simit ve çay ikilisini çok sevdiğimden dolayı yemek parasına geliyordu bu hesap. Rahmi Abi'nin dediğine göre buğdayın fiyatından dolayı bu zam gelmiş. Şimdi bazı esnaflarda 50 kuruştan satılıyor. Bir de şeyi sordum, simit tepsisini nasıl başının üzerinde taşıyorsun dedim. Sabahları ve ikindi vakitlerinde boyun bölgesi biraz zorlanıyormuş. Çünkü o vakitlerde henüz simit kulesinin yüksekliği azalmamış oluyor. Onun dışında her hangi bir problem olmuyormuş.
Tatlıcı Kovboy Abi
Üç tekerlekli bir tatlı arabası var. Beyaz zemin üzerine kırmızı bir yazı ile Kovboy yazıyor. İyi, Kötü ve Çirkin filmini hatırlıyor musunuz? O film de kanun kaçağı olan Tuco vardı. Şapkası falan Tuco'ya benziyor. Eskiden hindistan cevizinin tozu olurdu sattığı halka tatlının üzerinde. Şimdi sade satıyor. 50 kuruş bir halka tatlı. Ama yaşlandığından her zaman satışa çıkmıyor. Mıntıkası ise İstasyon Caddesi, Büyük Hotel civarından...
Simitçi Abla
Yazımın başlığına "Sivas'ın seyyar abileri" dedim ama Simitçi Abla'mızdan bahsetmek büyük bir hürmetsizlik olurdu. İsmini henüz bilmiyorum. Gerçi iki yıldır tanıyorum. İsmini bir türlü sorma fırsatım olmadı. Emekli bir öğretmen görüntüsü var. Yuvarlak gözlükleri, insanları tebessümle karşılayan güleryüzü, Anadolulu teyzelerimize has yazması ve üç tekerli simit arabası. Güzel yavrum demişti bana, ondan ilk simit alışımdayken... Sivas Cumhuriyet Meydanı ve Numune Hastanesi civarında ekmek parasını kazanıyor Simitçi Abla.
Simitçi Mehmet Abi
Bu yıl tanıdım Simitçi Mehmet Abi'yi. Bir kaç kez çay ikramım da olmuştur. Kendisine"dayı" sıfatını yakıştırıyor. Mehmet Dayınız geldi gençler, çayın yanında iyi gider simit, diyerek satışını yapmaya çalışıyor. Onun dışında sürekli konuşuyor. Müşterilerini kaçırıyor sürekli konuşması. Ben Mehmet Abi'den pek iki defa simit aldım. O kadar. İki alışverişimde de beni on beş - yirmi dakika lafa tutmuştu. Sadece selam verir, hatrını sorarım.
Çakmakçı Abi
Adını bilmiyorum. Ama sekiz yıldır tanıyorum Çakmakçı Abi'yi. Geçen yine dikkatimi çekti de, yüzüne baktığımda adamın yaşlanmış olduğunu gördüm. Sürekli üç numaradır saçları. Başına bordo veya siyah bir bere giyer. Kunduracılar Çarısı'nın önündedi seyyar arabası. Kimseye zararı olmaz. Gün boyu yerinden hiç kımıldamadan; tırnak makası, tarak, çakmak, çakmak gazı, iğne, ip gibi şeyler satar. Kimseye muhtaç olmadan yaşar, evli değil. Kendi kendine yetmeye çalışıyor.
Halini hatrını sorduğum, gördüğüm zaman selamımı eksik etmediğim Sivas'ın seyyar abileri bu şekilde. Güzel insanlar. Bütün gün ayakta çalışıp, ekmeğinin izini sürüyorlar. Bir şehrin önemli değerlerinden birisidir seyyar satıcılar. Sivas'ı çok seviyorum, her şeyini. Bütün bir hayatını nerede geçirmek istiyorsun deseler, Sivas derim. Her neyse, bu da böyle bir yazıydı. Kendinize bir çay ve bir simit ikram edin, bu yazıyı okuduktan sonra.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Bloguma ziyaretiniz için teşekkür ederim. Bu içeriği beğendiyseniz paylaşabilir, yorum yaparak katkıda bulunabilirsiniz. Yeniden görüşmek ümidiyle...