12 Mart 2024

Durum Raporu /otuzbir

Evlerimize, bedenlerimize, gönüllerimize ve ruhlarımıza hoşgeldin Ramazan. Mutluluk, sevinç, şükür ve zikir getirdin. Bizi Ramazan ayına ulaştırana Allah'a hamd olsun. Bu yıl Ramazan ayını dört kişi karşılıyoruz. Bu kızımız Gülce'nin ikinci, oğlumuz Tuğrul'un ise birinci Ramazan ayı olacak. Bu satırları yazarken Ramazan birinci gününü idrak ediyoruz. Dün ilk teravih namazı eda edildi. Şehr-i Ramazan'a "merhaba" dedik. Bu vesile ile kutsal ayımız olan Ramazan-ı Şerif'in İslam alemine birlik, dirlik, huzur ve barış getirmesini diliyorum. Doğu Türkistan'da, Arakan'da, Gazze'de ve dünyanın diğer mazlum ve mahsun beldelerinde zulüm gören din kardeşlerimize uğradığı zulmün bir an evvel son bulmasını temenni ediyorum.

Bu yıl Sivas'ta Ramazan ayı boyunca (önceden belirlenen çeşitli camilerde) yeni bir uygulama gerçekleşecek. Enderun Usulü Teravih Namazı uygulamasından söz ediyorum. Şehrin çeşitli camiilerinde belirli günlerde gerçekleşecek olan bu uygulamayı biraz araştırdım. Daha önce şahit olmadığım, içinde bulunmadığım bir usül idi. Bazı kaynaklar bu uygulamayı şöyle ifade ediyor.

11 Mart 2024

, , , , , , , , , ,

Serazat Edebiyat'ın 6. Sayısından Mısra Seçkisi

yaşam için hadi hadi ayakta tutmaya yeten
ilaç karışımları kursakta
yabancılık çektikçe evham
rüyalar hayattan daha anlamlı olmaya
başlaması dirsek izleri 


Osman Hasdemir, Entropi

hepiniz bir sayfa,
bir takvim yaprağı yaranız
ondan kaçmaya çalışın.
yaşlanmanız, yaklaşmanızdan değil.
uzaklaşamadığınızdan.


Furkan Kayış, 09.05

gidiyorsun,
elmalar ve kirazlar büyütüyorum gidişine.
sakalları çıkmayan çocuğun,
jiletle ayna karşısına geçmesi kadar sıkılıyorum hayattan.
İkiden biri çıkarsam, kendimin enkazında kalıyorum


Ömer Yatbaz, Gelişinden Vazgeçtim Gidişin Sahipsiz Kaldı

sana gelmek bir kuşun ibadeti olurdu,
içinin bahçelerinde çırpınan.
sana gelirdim ıslatınca yağmur,
ıslanınca içimin gümüş cinleri.


Bilal Çakıl, İçin

Nereden geliyordu bendeki bu giz
Ayırmıştım etini kemiğinden dünyanın
Başını tutup koparmıştım heveslerimin
Ağır gelen ne varsa atmıştım üstümden
Tertemiz bir yorgan çekip cehennemle arama
Kurtulmuştum yanmaktan
Serin bir yaz akşamı kadar uzaktım ölümden


Sevda Altınkaya, Neden Yaptın Ki Bunu Kendine

Çaresizliğin muhasara mektupları yazarken
Kıvrıldığım günlüğü arasından yırtıldım
Kâf dağı dümdüz kanat sesleri içimde
Pastoral ağıtlar sancıyor tenimde


Betül Özkan, Robin

Her hayrın kapısını açtı gözün
Kalbim ki güzelliğini takdir etti
Kadere iman etti şu kederim
Tek seni yegâne seni bir seni


Hayrullah Gürdağ, Yârin Kulağı

ellerimde bana neyi anlattığını bilmediğim
bir demet papatya,
hem de bir kış günü
hem de kardelenlere, betonarmelere rağmen
ve öyle taze ki, can gibi, aşk gibi
ilk günkü gibi..


Muhammed Ali Eren, Çıkıp Sana Geliyorum

Hayret günlüklerini dolduruyorum burada bir bir
Baba çiziyorum nesillere seslenen
Bir de biricik kalbini, kızını
Anlam arıyorum, o tılsımlı kelimeyi
Kuyuları coşturan, kuşlara benzer o hikmetli dili


Sinem Çağlancı, Umudun Radyoaktivitesi


,

Serazat Edebiyat'ın 6. Sayısı Çıktı

Serazat Edebiyat, Sayı 6

Serazat Edebiyat'ın Nisan - Mayıs - Haziran 2024 tarihli 6. sayısı çıktı. Şiir, öykü, deneme, söyleşi, inceleme, sanat ve filiz olmak üzere yedi bölümden müteşekkil olan Serazat'ın bu sayısı Neslihan Ermahiş'in "Tehlike Anında Kırılacak Cam" başlıklı denemesiyle başlıyor. Neslihan Ermahiş, Şeyda Tarhan Almalı ve Ubeydullah Öz deneme bölümünde okuyacağımız yazarlar arasında.

5 Mart 2024

, ,

Nihâvend Şarkı: Koklasam Saçlarını Bu Gece Ta Fecre Kadar

Güftesinin Mustafa Nâfiz Irmak'a, nihâvend makamındaki bestesinin ise Artaki Candan'a ait olduğu bir eser. İlk defa Sadi Hoşses'in enfes yorumu ile dinlemiştim. Dinlediğim kayıtta Sadi Bey'in sesine eşlik eden piyanistin ise Menşure Tunay olduğunu öğrenmiştim. Sadi Hoşses ve Menşure Tunay, Klasik Türk Müziğine emek vermiş iki değerli sanatçımızdır. Şarkıyı pek çok icracıdan dinledim. Bekir Ünlüataer, Münip Utandı, Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Çiğdem Yarkın, Sadi Hoşses ve Münir Nurettin Selçuk dinlediğim sanatçılar arasındaydı. Beni en çok etkileyen ise Münir Nurettin Selçuk olmuştu. Ancak önceleri dinlediğim şarkı kaydını internette şuanda bulamıyorum.

Okşasam saçlarını bu gece ta fecre kadar
Koklasam saçlarını bu gece ta fecre kadar
Acı duysam gözünün rengine dalsam da senin
Acı duysam gözünün rengine dalsam da senin

Kanatır ruhumu mazide kalan hatıralar
Kanatır ruhumu mazide kalan hatıralar
Doyamam ömrüme ben kalbini çalsam da senin
Doyamam ömrüme ben kalbini çalsam da senin

20 Şubat 2024

, , , , , , , , , ,

Durum Raporu /otuz

Şu üç soruyu önemsiyorum. Bu sorular Tolstoy'un "İnsan Neyle Yaşar?" başlıklı hikâyesinde soruluyor. Bu sorulardan birincisi: İnsanın özünde, mayasında, hamurunda -artık adına her ne diyorsanız- var olan şey nedir? İnsanın bir fıtrat üzerine bu dünyaya gözlerini açtığına inanıyorum. Bu fıtratı muhafaza edecek olan da onu yitirecek olan da yine insanın kendisidir. Peki fıtrat dediğimiz şey nedir? Fıtrat kelimesi anlam itibariyle "ilk yaratılış" manası taşımaktadır. Varlık ilk defa ortaya çıktığında, vücut kazanıp bu dünyaya ulaştığında mükemmel haldedir. Onun bu mükemmelliği zaman içerisinde bu dünyanın çukurlarına bata çıka bozulmaya başlar. En nihayet çok çeşitli kusur ve eksikliklerle dolu bir hâle dönüşür. İkinci soru: İnsana verilmeyen şey nedir? Bu soru üzerine daha çok düşündüm. İnsanın yoksun kaldığı şeyler bazen insana verilmiş bir nimet olarak karşısına çıkabiliyor. Bu durumda insanların sahip oldukları, sahip olamadıkları, beraberinde getirdikleri veya beraberinde götürdükleri onun neyle yaşadığını göstermekte. Beraber olduklarımız, beraberlik kurduğumuz her ne varsa, bizi bir noktaya taşıyor. Sonunda bütün yolların çıktığı iki nokta var. Pişmanlık ve şükür. İşte üçüncü soru ve cevabı: İnsan neyle yaşar? Bence insanı yaşatan şeyin adı şükürdür.

14 Şubat 2024

, , , , ,

Hüseyin Karacalar'ın "Sen Muş'ta Uzak Bir Kışta" Şiirinden Hareketle Şairin Şiirde Bireyselliği Üzerine

Hüseyin Karacalar ve Cevapsız Aramalar kitabı

Şiirlerini ve yazılarını severek okuduğum, takip ettiğim şairlerden birisi de Hüseyin Karacalar... Şairin şiir sunağından okuruna ulaşan şiirler şimdiye değin iki kitapta bir araya geldi. Cevapsız Aramalar ve Her Şey Geçtiğinde... Hüseyin Karacalar şehir, kent hayatı, modernizm, direnme, vazgeçme, uzaklık, yakınlık, yeniden başlama ve zaman gibi çeşitli konuları şiirinde işlemekte, söylemek istediğini bazen ince ama sert, bazen yumuşak bir söylem ile dile getirmektedir. Şairin şiir dünyasında şehrin ve kent hayatının, bu bağlamda gelişen insan ilişkilerinin önemli bir yeri vardır. Yazının merkezine Karacalar'ın “Sen Muş'ta Uzak Bir Kışta” başlıklı şiirini konumlandırıp, şairin şiirdeki bireyselliğini yorumlayacağım.

13 Şubat 2024

,

Seni Sevmek Binlerce Gülün Ortasında

Neyi eksilttiysem senin için neyi bıraktıysam arkamda
Gözlerin geri verdi bende azalan bende tükenen her şeyi
Mutlu öğle saatlerimi, 
Ve bir yorgunluğun koynunda
Serin uykuların arasında tanıdığım, hatırladığım tazeliği.

Benim talihim, benim güzelliğim, gözlerimin ışığı
Yetiyor bana yazgımda gezinen tebessümün
Eski akşamlar gibi, portakal kokusu gibi
Aynadaki parmak izleri gibi çocukluğumun
Yetiyor bana sesinde çoğalttığım mutluluk
Çoğalmak, dört çift göz olmak dünyaya karşı
Yeniden doğmak küçük ve saydam parmakların arasında
Sonsuz bir düzlüğe ulaşmak
Sonsuz bir mavinin arkasında
Burcu burcu kokan çiçeklerin arasında
Bir küçük kız olmak, bir küçük oğlan.